Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Doğanın Mucizeleri Serisi: Kamuflajın Kralı ”Mürekkep Balığı”…

Doğanın Mucizeleri Serisi: Kamuflajın Kralı “Mürekkep Balığı”

Bugünkü sohbet konumuz, gene doğanın mucizelerinden biri…

Biz onu “Mürekkep Balığı” ya da “Supya”, “Sübye”, diye isimlerle tanıyoruz…

Hem su altındaki sportif amaçlı dalışlarımda epeyce karşılaşmışlığım, hem de lokantalarda meze olarak keyifle ve afiyetle yemişliğim vardır…

Latincesi Saepiae; Yunancası Soupia; İtalyancası Seppia; Franızcası Seiche (La); İngilizcesi Cuttlefish, Almancası Tintenfisch; Japoncası ise İka olarak geçmektedir.

Bu özel, ilginç, her bakımdan çok şaşırtıcı, adeta bir uzaylı yaratık gibi çok değişik ve üstün özellikleri haiz deniz canlısını, sırf merak ettiğimden, araştırma ve sohbet yazı konusu olarak seçtim.

Ama öyle derin ve çarpıcı sonuçlara ulaştım ki, konunun ayrıntılarını öğrendikçe daha da derinlemesine araştırmaya başladım, araştırdıkça da, daha derinlere indim; hatta öylesine derinlere indim ki, milyonlarca yıl öncelere bile gitmek durumunda kaldım…

Dolayısıyla, sohbet yazımın epeyce ucu, bucağı kaçtı; uzunca bir araştırma yazısı formatına döndü; doğrusunu söylemek gerekirse toparlamak da bayağı zor oldu.

Ama hemen peşinen ifade etmek isterim ki, öğrendiklerimden hem çok şaşırdım, hem çok etkilendim, hem çok keyif aldım ve hem de son derece mutlu oldum…

           

İsmini ve cismini bildiğim, ama bu özel, ilginç, doğa üstü ve gizemli deniz yaratığının, fiziksel niteliklerini, hareket ve solunum özelliklerini, görme sistemlerinin gelişmişliğini, renkli pigment hücre oluşumlarını (chromatophores), renk kalıplarını kullanma becerilerini ve ayrıcalıklarını, mürekkep kese sistemlerini, huni formundaki iç organını (funnel organ) ve işlevlerini, üreme sistemlerini (reproductions), eş seçimi yöntemlerini (mate selection), çiftleşmelerini (mating), döllenmelerini (fertilisation), doğurganlıklarını (fecundity), yumurtlamalarını (egg laying), kuluçka dönemlerini (festation period), kuluçkadan çıkmalarını (hatching) ve daha pek çok şaşırtıcı, çarpıcı özelliklerini, niteliklerini öğrendikçe, bu özel ve mucizevi yaratığa hayranlığım ve saygım da bir o derece arttı.

Bu deniz canlısının özelliklerinin her biri, inanın ki mükemmel bir araştırma, makale, hatta yüksek lisans ve doktora tezi konusu dahi olabilir.

Tekraren ve peşinen ifade etmek isterim ki, şayet bu yazımı sonuna kadar okuyup da, tamamlama sabrını gösterebilirseniz, sizler de çok şaşıracak ve etkileneceksiniz; bence öğrendiklerinizden de ziyadesiyle memnun ve mutlu olacaksınız…

Evet bu yaratık, gerçekten de son derece ilginç, tuhaf ve muhteşem özellikleri olan bir deniz canlısıdır.

İşte şimdi, böylesine ilginç, milyonlarca yıldır familyası, türü var olan, tuhaf, şaşırtıcı ve hatta çarpıcı bir yaratıktan söz edeceğiz…

Son derece lezzetli, besleyici ve mükemmel bir sofra mezesi olmasının yanında, bünyesinin ürettiği, koyu kahverengi renkli mürekkebiyle, tüm tarih boyunca, tüy kalemlerle yazılar bile yazdırtmıştır; halen de tüm dünya genelinde özel ve pahalı bir mürekkep olarak pazarlanmaktadır.

Sepia / sephia, Yunanca koyu renkli mürekkep demekmiş.

Bu kökten türetilerek, bu koyu renkli bir sıvı (mürekkep) püskürten, ilginç deniz canlısına da, genel olarak literatürde Sepya (Supia, Sepiida, Sepiidae, Sepia) denmiştir.

Biz de bu deniz hayvanına Mürekkep Balığı diyoruz.
Mürekkep Balığı’nın, bilimsel sınıflandırması (scientific classification) ise şöyledir:

Hayvanlar Alemi (Animalia) nin, Yumuşakçalar (Mollusca) familyasının, Kafadan Bacaklılar (Cephalopoda) sınıfına dahil olan bir deniz yumuşakçasıdır.

Kafadan Bacaklılar (Cephalopoda) da, ayrıca kendi içinde iki farklı alt sınıfa ayrılmaktadır. Şöyle ki:

Birinci sınıf, ‘’Nautiloidea’’ dır.

Nautilus’ler (Notilus) (sedefli deniz helezonları olan ‘’Nautilus’’un kelime anlamı, Yunanca denizci demek olan ‘’Nautilos’’un Latincesiymiş) bu sınıfta yer almaktaymış.

İkinci sınıf ise, ‘’Coleoidea’’ dır.

Bu grupta da, ‘’Octopodiformes’’, yani ahtapotlar (octopuses) ve vampir kalamalar (vampire squids) ile, ‘’Decapodiformes’’, yani on bacaklılar: mürekkep balığı (cuttlefish) ve kalamarlar (squids) yer almaktaymış.

Evet böylece de, bizim inceleme konumuz olan, Mürekkep Balığı’nın (Cuttlefish) zooloji literatürdeki konumunu öğrenmiş ve görmüş olduk.

Şimdi sıra geldi, bu yaratığın özelliklerini sırasıyla ele almaya…

Başının ön tarafından, 8 adet kol ve 2 adet de diğerlerine göre çok daha uzun dokunaç (tentacles) uzanmaktadır.

Tüm kollarının üstünde dizi şeklinde yer almış vantuzlar bulunurken, dokunaçların sadece en uç bölgelerinde, son derece hassas ve çok da güçlü vantuzları vardır.

Ağız kısımları ise, adeta bir kuş gagasını andıran bir yapıdadır.

Mürekkep balığının iskelet kütlesi, gözenekli, kalın ve kireçli bir yapıdadır. Bir tür kalsiyum karbonat olan argonitten oluşan tek parçalı bir iç kemikten oluşmaktadır.

 

Bu iç kemik, özellikle kafes kuşları için çok yüklü bir kalsiyum deposu olan, çok faydalı ve besleyici bir besin takviyesidir.

Literatürde yaklaşık yüz değişik çeşitte mürekkep balığı türü olduğu kaydedilmektedir.

Kaynaklarda, genel olarak standart boyutlarının, 2,5 ile 90 cm arasında değiştiği (Dev Mürekkep Balık grubu yani Architeuthis’ ler hariç; bunları ayrıca birazdan ayrıntılı olarak ele alacağız), ağırlıklarının da, dört kilograma varan boyutlarda olduğu belirtilmektedir.

Bir çift dar yüzgeçle çevrelenmiş, roket görünümünde gövdelere sahiptirler.

Mürekkep balıkları, kışın daha derin sulara inerler, ilkbahar ve yaz aylarında ise daha sığ, tropikal veya ılıman kıyı sularına geçerler.

İşte bu dönemler, onların üreme dönemleridir; her bir dişi mürekkep balığı yaklaşık 100 ila 300 yumurta üretmektedir.

Mürekkep balıkları, genelde kabuklu deniz hayvanlarıyla, küçük balıklarla ve hatta birbirlerini yemekle beslenirler.

Modern mürekkep balığı olarak adlandırılan tür, yaklaşık yirmi üç milyon yıl önce başlayan, Senozoik Çağın (Cenozoic Era), Tersiyeri Döneminin (Tertiary Period), Miyosen Evresi; (Miocene Epoch) dönemlerinde, yani  23.3 milyon yıl önce ile, 5.3 milyon yıl önce arasındaki jeolojik dönemde ortaya çıktığı ve yaklaşık yüz milyon yıl önce, yani Mezozoik Evrenin (Mesozoic Era) (251-65 milyon yıl önce), Kretase Döneminin (Cretaceous Period) (142-65 milyon yıl öncesi) yaşamış olan Belemnit (Belemnitida / Belemnite) adı verilen bir deniz canlısı olan atalarından türedikleri belirlenmiştir.

Bu yaratıkların kalamar, mürekkep balığı benzeri bir gövdeleri olduğu, fakat bunların aksine sert bir iç iskelet yapısına sahip oldukları, bulunan Belemnit (ya da Belemnitida) fosillerinden (Belemnite Fossil) anlaşılmıştır.

Bu fosiller, kayalara gömülü, hatta kayaya dönüşmüş olarak bulunmuşlardır.

 

Dünya üzerinde tarihlendirilmiş en eski kaya oluşumlarının, 4,6 milyar yıl öncesine ait olduğu, en eski fosil hücrelerinin ise, 3 milyar yıl öncesine ait olduğu düşünüldüğünde, bu Belemnit Fosil kaya oluşumlarının göreceli olarak, daha erken dönemde oluştuğu varsayılmaktadır.

İşte bazen zaman kavramı bu şekilde kaymalar gösterebilmektedir.

Ne kadar ilginç değil mi? 4,6 milyar yıllık jeolojik zaman diliminde, 100 milyon yıl, genç ve modern zaman dönemi olarak addedilebilmektedir…

Biz gene mürekkep balığımızın özelliklerinden söz etmeye ve şaşırmaya devam edelim. Şöyle ki:

Morfolojik çalışmalar, mürekkep balığı beyinlerinin, vücut boyutlarına göre çok büyük olduğunu göstermiştir.

Bu yaratıkların davranış biçimleri üzerinde yapılan çalışmalar, son derece zeki ve akıllı bir canlı türü olduğunu göstermiştir.

Bilim adamları, yaptıkları muhtelif deneyler sonucunda, mürekkep balıklarının, en zeki omurgalılara benzer şekilde kendilerini kontrol edebilme yeteneğine sahip olduklarını gözlemlemişlerdir.

Artık kesinlikle çok özel bir yaratık olduğuna iyice ikna olduğum mürekkep balığı, tam 70 milyon görme hücresine ve daha da ilginci, tam 360 derece görebilen gözlere sahiptir…

Bu ilginç yaratıklar, vücutlarında, yaklaşık yirmi milyon pigment hücresine sahip olduklarından, istedikleri zaman ve/veya kendilerini tehlikede hissettiklerinde, hem derilerinin renklerini ortama uygun tonda değiştirebildikleri gibi, derilerinin desenlerini bile değiştirebilmektedirler.

Ayrıca, gene istedikleri zaman veya kendilerini tehlikede hissettiklerinde, derhal derilerinin doku (texture) yapılarını, yumuşak dokudan, daha sert dokulara dönüştürebilme özelliğine ve ayrıcalığına da sahiptirler.

Kamuflaj özelliğinin mükemmelliğine bakın; ne kadar şaşırtıcı değil mi?

Böylesi muhteşem ve hatta doğa üstü sayılabilecek özellikleriyle, adeta uzaylı bir yaratığa (alien) benzeyen mürekkep balığı, kendini göstermek istemediği müddetçe, görünmez olabilirler ve bizler de bilmeden ve görmeden hemen yakınlarında bile yüzebiliriz; onlar bizi izler, ama biz onları göremeyiz.

İşte bu sebeple, mürekkep balıklarına, okyanusların Kamuflaj Kralları (Kings of Camouflage) denmektedir.

Bence bu nitelemeyi ve payeyi, mükemmelen de hak etmektedirler.

Zaten ben de bu inanılmaz, hatta mucizevi özelliklerinden dolayı bu konuyu araştırmak üzere seçtim, üzerinde çalıştım ve sizleri, bu sohbet yazımda, okyanuslardaki, denizlerdeki, en zeki ve en tuhaf canlı türlerinden biri olarak nitelenen Mürekkep Balığı (Cuttlefish) ile tanıştırmak istedim.

Kamuflaj özelliklerine ve dolayısıyla da şaşırmaya devam edelim…

Kafalarından çıkan on adet kollarına ve son derece esnek, yumuşak, adeta jelatin gibi kaygan olan gövdelerine mavi kan pompalayan tam üç adet kalpleri vardır.

Bu yaratıkların bir diğer şaşırtıcı özelliği ise, huni şeklindeki iç roketleme tasarımlı sistemleriyle, çok güçlü su püskürterek roketleme yapabilmeleri ve bir anda tam 37 km hıza çıkabilmeleridir.

Bizim su altı dalışlarımızda, çok önemli ve hayati bir malzeme olarak kullandığımız BCD (Buoyancy Compensators Devices) dediğimiz suya batma ve suda kaldırma dengesini ve işlevini sağlamaya yarayan, içine hava doldurup, boşaltarak yüzerlik dengesi ayarı yapmaya imkan tanıyan şişirilebilen yelek (BC) marifetiyle yapmaya çalıştığımız yüzerlik dengeleme işlemini, mürekkep balığı, vücudundaki hava boşluklarını zamana ve zemine göre kullanarak, hem alçalma ve hem de yükselme işlemlerini kolayca yapabilme yeteneğine sahiptir.

Gelelim yaratığımıza ismini veren mürekkep meselesine:

Bu yaratığın literatürde bilimsel sınıflandırma (taksonomik) bağlamında adı, Yunanca koyu kahverengi-siyah karışımı renkli mürekkep anlamındaki ‘’Sepia’’ ile ilişkilendirilmiştir.

Söz konusu mürekkep, solungaçları arasında bulunan mürekkep keselerinden hızla su püskürtmesiyle birlikte salınır ve süratle de çok geniş bir alana dağılır.

Bu mürekkebin koyu kahverengi renkte olmasının sebebi, doğada üç koyu kahverengi pigmentten biri olan ve bu mürekkebin de ana maddesi olan melanindir. Bunun yanında, bu özel mürekkebin diğer bileşkenlerinin de, mukus, tirozinaz enzimi, dopamin, L-Dopa (Levodopa), taurin amino asidi, aspartik asit, glutamik asit, alanin aminoasidi ve lizin protein aminoasidi gibi serbest amino asitler olduğu, ilgili kaynaklarda belirtilmektedir.

Evet, işte mürekkep balığı, bu son derece ilginç ve etkili, suda dağılmayan ve de yok olmayan mucizevi mürekkebini, arzu ettiğinde ve/veya bir tehlike anında derhal püskürtmekte ve böylece düşmanlarına karşı bir sis perdesi oluşturmaktadır.

Üstelik de sadece püskürtmekle kalmamakta, bizatihi kendisi de mürekkebin rengine dönüşüp, sis perdesi arkasına kamufle olup, kaçabilmektedir.

Bu arada da, söz konusu mürekkep, düşmanının koku alma duyusunu, kısmi olarak işlev göremez hale getirmekte, yani koku alma duyusunu felç etmektedir.

Aristo bile, mürekkep balığının koyu renkli sıvısı hakkında fikir yürütmüştür.

Sonraları da bu konuda pek çok araştırma ve deneyler yapılmış, doğa tarihçileri çok yönlü çalışmalar yapmış ve muhtelif teoriler geliştirmişlerdir.

Ama yaptığım yerli ve yabancı literatür taramasından edindiğim intibaya göre, kafadanbacaklıların (cephalopods) değişik renklerdeki mürekkeplemeyi nasıl oluşturdukları konusunda ve mürekkebin biyoaktif işlevleri hakkında, halen tam olarak bir fikir birliğine ve tam ampirik açıklamalara ulaşamamışlardır.

Her kafadanbacaklı türü, farklı renkte ve biyoaktif işlevde mürekkep üretmektedir.

Örneğin ahtapotlar (octopuses) siyah mürekkep üretirken, kalamarın (squid) mürekkebi mavi-siyah, mürekkep balığının (cuttlefish) mürekkebi ise, koyu kahverengi renktedir.

Fakat tüm bu mucizevi özelliklerine ve seçilmiş, olağanüstü becerilerine rağmen, bu olağanüstü ve gizemli yaratığın yaşantı süresi, göreceli olarak çok kısadır.

Genel olarak ifade etmek gerekirse, Dev Mürekkep Balıkları (Giant Cuttlefish) (Literatürdeki ismiyle: Architeutis), da dahil olmak üzere, mürekkep balıkları, ortalama olarak sadece iki ilâ dört yıllık bir ömre sahiptirler.

Daha da ilginci ise, dişi mürekkep balıklarının, yumurtladıktan kısa bir süre ölmeleridir…

Bu olay epeyce tuhaf, hatta duygusal ve hazin bir fedakârlığı gösteren ilginç bir doğa hadisesidir. Şöyle ki:

Anne mürekkep balıkları (aynen kuzenleri ahtapotlar – octopuses – ve kalamarlar – squids- gibi), yavruları için kendilerini feda ederler. Onları sağlıklı tutabilmek ve büyümelerini sağlayabilmek için, kendi bünyelerinden beslerler ve gittikçe zayıf düşerler, bağışıklıklarını ve özelliklerini gittikçe yitirirler ve sonunda da ölürler…

Yumurtadan çıkan bebek mürekkep balıkları, yaklaşık 10-12 mm boyundadır ve doğar doğmaz mürekkeplerini salabilmekte ve aynen ebeveynleri gibi kamufle olabilmektedirler.

Mürekkep balıklarının inkübasyon (kuluçka) dönemi süresi yaklaşık 2-3 haftadır.

Doğanın kurallarını, mucizelerini öğrendikçe, işleyiş düzenlerini keşfettikçe, doğanın değerini, önemini, yüceliğini, gizemini daha çok anlıyorum.

Bir yandan büyük saygı ve hayranlık duyuyorum, ama diğer yandan da temsil ettiği vahşiliği gördükçe de çok şaşırıyorum…

Görüldüğü üzere, mürekkep balıkları, kısa ama son derece mucizevi ve vahşi bir yaşama sahiptirler; hızlı yaşamaktalar, ama çok da genç ölmektedirler…

 

Son olarak da, Dev Mürekkep Balıkları’ndan (Giant Cuttlefishes) (Literatürdeki ismiyle: Architeutis), söz edip, destansı ‘’Mürekkep Balığı’’ yazımızı tamamlayalım…

Kraken Efsanesi (The Legend Of the Kraken) konusunu duymuşsunuzdur.

Kraken denen dev yaratık, mitolojik bir canavar olarak, korsan filmlerinin, yaratık filmlerinin, bazı korku, gerilim, macera filmlerinin vazgeçilmez ögesidir.

Bu yaratığın adı, Yunan mitolojisinde de geçmektedir.

Büyük bir korsan gemisini, direklerinin tepelerine kadar uzanan kollarıyla devirebilen, efsanevi bir kafadanbacaklı deniz canavarı yaratığı olarak betimlenmektedir.

Efsane, mitolojiyle karışmış olarak, 1180 yılından itibaren İskandinav mitolojisinde (Özellikle de Norveç’de – Örvar – Odrr efsanesi) literatüre de geçer olmuştur.

1853 yılında, Danimarka’da, kıyıya vurmuş dev bir kafadanbacaklı yaratığın bulunmasıyla, konu farklı bir boyuta geçmiş, Kraken’in kökenini oluşturan bir canlı olarak, bilimde ve mitolojide yerini almış, 18 metre boyunda olduğu ve hayvanlar aleminin en büyük gözüne sahip olduğu kayıtlara geçmiştir.

 

1888 yılında da bu sefer Yeni Zelanda’ da 19 metre boyunda bir dev mürekkep balığı karaya vurmuş, ağırlığının da bir tondan fazla olduğu belirlenmiş ve kaydedilmiştir.

Modern bilim dünyası, mevcut veriler bağlamında, Kraken efsanesine konu olan yaratığı kabul etmese de, oldukça benzerleri olan Dev Mürekkep Balıklarının  denizlerdeki varlıklarını kabul etmek durumunda kalmıştır.

Boyları Kraken’deki gibi abartılı dev boyutları bulmasa da, dişilerde 13 metreyi, erkeklerde de 10 metreyi bulmaktadır. Bazı dev mürekkep balıkları, araştırmacı bilim adamları tarafından özel çalışmalarla ve yöntemlerle görselleştirilmiş ve yayımlanmıştır. (Örneğin, Japonya’da Ogasawara adalarında, 4.12.2006 da Japon sualtı araştırma ekibi, 7 metre boyundaki dev mürekkep balığını, ilk kez özel kameralarla filmlerini çekme başarısını göstermiştir).

Henüz ancak yüzde beşi keşfedilebildiği kaydedilen okyanusların derinliklerinde var olduğu bilinen ve görüntülenen dev mürekkep balıkları, milyonlarca yıllık evrimi temsil etmektedirler.

Bu dev mürekkep balıklarının, ölçülmüş olan en büyük ağırlıkları, dişilerde 275 kg; erkeklerde ise 150 kg olduğu kayıtlarda yer almıştır.

Dünya üzerindeki en büyük göz yapısına sahip olan bu dev yaratıkların bir gözünün çapı 30 cm yi bulabilmektedir.

Bu canlı türünün en büyük düşmanı da, başta ‘’Kaşalot Balinalar’’ yani diğer adıyla ‘’İspermeçet Balinası’’ (Physeter Macrocephalus – Sperm Whales) olmak üzere, kedi balığı, fok ve köpek balığı gibi büyük hacimli deniz canlılarıdır.

Bu dev mürekkep balıklarının vücutlarındaki amonyak fazlalığı dolayısıyla, etleri insanlar tarafından pek rağbet görmemektedir.

 

Sonuç olarak:

Mürekkep balıklarının, çok yüksek kalitede ve keskin görme yetenekleri, kavrayıcı, yakalayıcı, güçlü kolları, zehirli maddeler içeren salgıları, renk ve doku değiştirebilme yetenekleri, özel mürekkep püskürtme özellikleriyle, son derece etkili avcılar ve kamuflaj ustaları olduğunu öğrendik ve gördük…

Gerçekten de mürekkep balığının, doğanın bir mucizesi olduğuna, muhteşem, ilginç, olağanüstü, akıllı, yetenekli ve çok da gizemli özellikleriyle olağanüstü bir yaratık olduğuna tam ve kesin olarak ikna oldum.

Artık bu mucizevi yaratığı yiyemeyeceğim de kesindir…

Ama itiraf etmek isterim ki, dalışlarım sırasında, denizlerin derinliklerinde, özellikle de dev mürekkep balıklarıyla zinhar karşılaşmayı arzu etmem.
Dilerim karşılaşmam da.

Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim…

 

Video Linkleri:

  • Mürekkep balığının inanılmaz kamuflaj yeteneği… (12 sn.) 

https://www.instagram.com/p/CNWwhpEJ2qI/?igshid=471o14771i5k

  • Mürekkep balığının olağanüstü gösterisi… (25 sn.)

https://fb.watch/4KoywKgUeT/

  • Dokuzuncu Senfoni eşliğinde, mucizevi mürekkep balığının avlarını yakalayıp yutması… (3’ 13”)

https://youtu.be/MUCduZyCHes

Yorum Yazın

Best Choice for Creatives
This Pop-up Is Included in the Theme