Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

İstanbul’un Kayıp Adası Vordonisi

İstanbul’un Gizemli ve Kayıp Adası : Vordonisi (Vordonos) Adası

Kınalı Ada’nın kuzeydoğu ucu ile Bostancı – Küçük Yalı – Maltepe sahilinin hemen 700-800 metre açığından başlayan, bir zamanların 10. Prens Adası, ‘’Vordonisi Adası’’ dır. İstanbul’umuzun incisi ‘’Adalar’’ımızı, yani günümüzde dokuz irili ufaklı adadan oluşan ‘’Prens Adaları’’nı bilmeyen yoktur.

Bunlar: Büyük Ada (Prinkipo), Heybeli Ada (Halki), Burgaz Ada (Antigoni), Kınalı Ada (Proti), Sedef Adası (Terebinthos ya da Andirovithos), Kaşık Adası (Pita), Tavşan Adası (Neandros), Yassı Ada (Plati) ve Hayırsız Ada veya Sivri Ada’ (Oxia) dır.

İşte o güzelim 9 adet Prens Adasından başka, bir de onuncusu vardı, ama maalesef artık günümüzde yoktur…

10 Temmuz 1010 tarihindeki büyük İstanbul depreminde tümüyle suya gömülmüş ve yok olmuştur.

O bir kayıp adadır; batmış, çökmüş, sulara gömülmüş bir adadır; hatta artık sadece kayalıklardan ibarettir.

İşte bu batık, çökmüş ada, Prens Adaları’ nın onuncusu olan, “Vordonisi (Vordonos) Adası” dır.

Günümüzde Bostancı’nın yaklaşık 3 mil açığında, halkımızın Çakar dediği, iki deniz feneri vardır.

İşte bu fenerler (çakarlar), haritalarda Yıldız Kayalıkları ve Dilek Kayalıkları olarak isimlendirilmiş olup, bizlere Vordonisi Adası’nı işaret etmektedir.

Yıldız Kayalıkları, Küçük Vordonisi, Dilek Kayalıkları ise Büyük Vordonisi’nin kalıntılarıdır.

Batık ada, küçük bir adacıktır ama, bu adacıkta yaşamış olan kişiler ve yaşanmış birbirinden ilginç tarihi olaylar, çok önemlidir…

Bu küçük ada, onuncu yüzyıla kadar da varlığını sürdürmüştür.

Üstelik, Ortodoks kilisesi için de çok özel ve çok da önemli bir yer olmuştur.

Çünkü bu adacıkta bulunan manastırda (kaynaklara göre, bu manastır, İmrahor Manastırı veya Ayios Georgios manastırı olarak anılmaktaymış) , İkonoklazma Dönemi’ nin (ikonoklazm veya ikona kırıcı dönem; dinsel ikonaların, resimlerin ve tüm diğer dinsel sembollerin, kutsal sayılmalarına karşı çıkan ve bunların yok edilmesini savunan görüş ve hareket)  çok önemli isimlerinden, filozof, din adamı, Patrik Fotios (Keşiş Pothios), yaşamının son dönemlerini geçirmiştir.

Adanın adı, bazı efsanelere ve mitolojik anlatılara da konu olmuştur. hatta bu adada, bazı eski deniz tanrılarının yaşadığı dahi hikaye ve rivayet edilmiştir.

Kısa da olsa, konunun ayrıntılarına gireceğiz ama, hemen ve peşinen ifade etmek isteriz ki, Vordonisi Batık Adası, İstanbul’ un zengin tarihi dokusunun, hem önemli ve hem de gizemli ve şimdilere kadar da pek bilinmeyen önemli unsurlarından biridir.

Şimdi kısaca, tarihsel kronolojisi içinde, konuları ele almaya çalışalım…

Rum Patriği Ignatios’un azledilmesi üzerine, din adamı olan Fotios, 38 yaşında, 858 yılında Ortodoks Rum Kilisesi Patriği olmuştur.

Eski Patrik Ignatios da, şimdiki Küçükyalı’da bir manastıra sürgüne gönderilmiştir.

Yeni Patrik, ilk iş olarak Vordonisi adasına bir manastır inşa ettirmiştir.

Rakibi olan Ignatios, sonradan yeniden patrik seçilince, nispet olarak günümüzde Küçükyalı Çınar mahallesindeki ‘’Satyros Manastırı’’ nı (Bryas Sarayı olarak da anılmaktadır) (şimdiki Maltepe Arkeoloji Parkı) yaptırmıştır.

Bizans’ ta o yıllarda yaşanan din ve çıkar kavgaları (ana neden olarak da yukarıda sözünü ettiğimiz, ‘’ikonoklazm’’ denilen ikona çekişmesi gösterilmiştir) sonucunda Fotios, 867 yılında patriklikten azledilmiş ve akabinde de, Vordonisi adasına sürgün edilmiş, son 7 yılını da kendi yaptırdığı manastırda geçirmiş, ölünce de orada defnedilmiştir.

Fener Rum Patrikhanesi’nin bazı kaynaklarından ve haritalarından elde edilen bilgilere göre (özellikle MS 500 tarihli Constantinople – İstanbul haritası), Bizans döneminde, bu küçük ada, özellikle din adamlarına ve sürgünlere ev sahipliği yapmıştır.

Ada, Bizanslılar tarafından Vordonas olarak anılmaktaymış.

Vordona ya da Vordoni Rumcada yalçın kaya, sarp kaya, anlamındaymış; Nisi de ada demekmiş; Vordo-Nisi de bu durumda, Kayalık Ada olmaktadır…

Osmanlı döneminde ise, bu kayalıklar, Sera Taşı, Yıldız Kayalıkları, Dilek Kayalıkları, Batmış Manastır Taşları diye isimlerle anılmıştır.

Vordonisi Adası, günümüzde, Manastır Kayalıkları, Bostancı Çöken Ada ve Höreke isimleriyle de bilinmektedir.

Büyük İstanbul Depremi (edindiğim veri ve bilgilere göre, sözü edilen deprem, İstanbul’un en büyük depremlerinden biri olan, Temmuz 1010 depremidir) sonrasında, su seviyesinin üstünde ve hemen altında sığlık olarak dört grup batık kalmıştır.

Üzerinde yukarıda sözünü ettiğimiz çakar fenerler  bulunmaktadır.

Birinci parçaya Direkli, ikinciye, Mesa Vordona veya Kutulo Vordona, üçüncü grup kayalığa, Asıl Vordona ve Kınalı Ada’ya doğru olan dördüncü kayalığa da, Polimia denmekteymiş.

Bu kayalıkların etrafında derinlik de sadece 4 ile 8 metre civarındadır. Suyun çekilme durumuna göre, bazı kısımları su yüzüne çıkmakta ve çıplak gözle bile rahatça görülebilmektedir.

İşte bu minik ve de 10. Prens Adası, onuncu yüzyılda, üzerinde bulunan tarihi manastırla birlikte batmış, sulara gömülmüş, “Görünmeyen Kayalıklar” olarak haritalarda yer almaktadır.

Diğer adaların ayakta kalıp da, bu adanın batmasının sebebi olarak da, yapılan bilimsel araştırmalar sonrası, diğer tüm adaların granit kayalıklar üzerinde yer alırken, Vordonosi adasının alüvyon ve gevşek bir tabakadan oluşması gösterilmiştir.

Gençlik günlerimizde, Adalı arkadaşlarla, Vordonisi çakarı dediğimiz yere gider, kayalıklara çıkar, iri boyutta midyeler toplardık.

İşte bu kayalık yer, Onuncu Ada olan Vordonisi Adası’ nın, suyun üzerinde kalmış olan son kayalıklarıdır…

Bostancı’dan vapurla Adalara gidip gelirken, ve/veya Bostancı, Küçükyalı, Maltepe sahilinden güneşin battığı istikamete, yani Kınalı Ada’nın Burgaz Ada’ya uzanan ucuna doğru baktığınızda, hem Çakarları ve hem de su üzerinde denizin ortasındaki kayaları, yani Vordonisi adasının kalıntılarını kolayca görebilirsiniz…

Gençliğimizde, bu kayalıklarda, hatta belki de bilmeden, meşhur tarihi ve önemli manastırın kubbesinin üstünde yüzdüğüm (fenerin dibinde, batık bir manastır olduğu, kulaktan kulağa, eski adalılar -Rumlar- tarafından söylenip dururdu), iri midyelerinden, büyük pavuryalarından toplamışlığım, civarında muhtelif Marmara balıklarını (o zamanlar -yani benim gençlik yıllarımda, 60-70 li yıllarda- Marmara denizinde, 200 küsur çeşit balık yaşadığı bilinirdi; şimdilerde ise çeşitten vaz geçtik; bizatihi balık nadir hale geldi maalesef… El birliğiyle ve göz göre, göre denizlerimizdeki bereketi  önce tahrip, sonra da yok ettik…)  tutmuşluğum epeyce vardır…

Şimdilerde ise maalesef bu zenginliklerin hiç biri kalmamış durumdadır…

Ne kırlangıç, ne hanos -hani-, ne korkulan iskorpit ve trakonya, ne karagöz, ne mercan, ne gelincik balığı, ne uskumru, ne barbunya, ne pavurya, ne iri midyeler ve maalesef ne de gençlik artık yoktur; geri gelmemek üzere gitmiştir…

Ama tarih ve somut kültürel dünya mirası, tüm gizemi ve ilginçliğiyle, batık olarak dahi olsa halen orada durmaktadır…

Dilerim araştırmalar geliştirilir ve su altındaki tarih, kültürel miras, su yüzüne çıkartılır, hatta belki bir su altı müzesi bile oluşturulur.

Böylece de, Vordonisi’yi Türk turizmine ve hatta UNESCO Dünya Mirası Listesine kazandırabiliriz…

Dileriz öyle de olur…

Sağlıcakla, sevgiyle ve güzelliklerle kalın…

Yalçın Alganer

 

Yorum Yazın

Best Choice for Creatives
This Pop-up Is Included in the Theme