Beykoz Cam ve Billur Müzesi ve Abraham Paşa Korusu
Bu blog yazımızda, sizlere, “Milli Saraylar Başkanlığı” bünyesinde yer alan, “Beykoz Cam ve Billur Müzesi” ni ve “Abraham Paşa Korusu” nu tanıtmaya çalışacağım.
Gezdiğimde çok etkilendim ve böyle muhteşem bir müzeye sahip olduğumuz için de çok memnun oldum; katkısı olan, emeği geçen herkesi kutlarım…
Tüm dostlarıma da, önemli bir zaman ayırarak, müzeyi ziyaret etmelerini ve özellikle de doğa cenneti, adeta bir botanik müzesi olan bahçesini de doya, doya gezmelerini öneririm.
Hiç pişman olmayacaklardır…
Yazımızda, hem bu muhteşem müzeyi, hem doğa cenneti bahçesini ve hem de bu özel ve güzel mekanın bidayetteki maliki ve yaratıcısı ilginç bir şahsiyet olan, “Abraham Paşa” yı sizlere tanıtmaya çalışacağız…
Beykoz Cam ve Billur Müzesi’nde, 19. yy dan kalma U planlı çok güzel restore edilmiş bir taş binada, cam sanatlarının en seçkin örneklerinden, 1.480 parça eser 12 tematik bölümde sergilenmektedir.
Bu bölümlerin isimleri şöyledir:
Ateşten Sanata, Erken Dönem Türk Camları, Osmanlı’da Cam İmalatı, Matbah-ı Hümâyûn, Saray Yaşamında Cam, Venedik Camları, Beykoz İşi Camlar, Cam ve Hüsn-i Hat, Osmanlı Sarayına Avrupa Camları, Cam Bahçe ve Yüzyıl Saray Sofrası…
Müzenin de içinde yer aldığı Beykoz Korusu (ya da Abraham Paşa Korusu) arazisi yaklaşık 360 dönümdür.
Bu güzel ve bakımlı bahçede, 117 farklı türde ağaç bulunmaktadır.
Can dostumuz tavşanların, ortalarda keyifle, sempatik bir şekilde serbestçe dolaşmaları ise, mekâna son derece keyifli ve hoş bir görüntü, tam pastoral bir hava kazandırmaktadır.
Şimdi de kısaca, Koru’ya ismini veren, Abraham Paşa’dan söz edelim.
1833-1918 yılları arasında yaşayan Apraham Eramyan (sonradan Abraham Paşa olarak anılacaktır), Osmanlı İmparatorluğu ile, Mısır Hidivliği nezdinde önemli roller ve görevler üstlenmiş, Ermeni asıllı bir vezirdir.
Babası Kigork Efendi, Mısırlı bir sarraf olup, Hidiv (Farsça Büyük Vezir, Vali anlamında) İsmail Paşa’nın (1830-1895) (Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu) kapı kethüdası (kahya, yardımcı yönetici) olmuştur.
Abraham Paşa, tüm tahsilini Mısır’da yapmıştır.
O da babası gibi, Hidiv İsmail Paşa’nın kapı kethüdası olmuştur.
Bu arada, Süveyş Kanalı işlerinde çalışmış ve büyük servet sahibi olmuştur.
Sultan Abdülaziz ile yakın dostluk kurmayı başarmış ve ondan önce paşalık rütbesi edinmiş, daha sonra ise vezirliğe kadar yükselmiştir.
Şükran ifadesi olarak Hünkâr’a pırlanta zarflı, fildişi ve zümrütlü bir tavla sunmuştur.
Bazı kaynaklara göre, Hünkâr Abdülaziz ile tavla oynarken, oyuna her başlayışında, “Haşmetmeab Efendimiz, bir çiftliğe karşılık beş koyun” diyerek oyuna otururmuş…
Böylece, genellikle oyunları kazanan Abraham Paşa, Beykoz ilçesinde, Riva deresine kadar uzanan alandaki, Kumköy, Paşamandra, Savatdere, Mustafapaşa, Paşadere, Ortalık ve Arapça çiftliklerinin bulunduğu arazileri aldığı bazı kaynaklarda ifade edilmektedir.
Abraham Paşa’nın sahip olduğu Karadeniz sahilindeki tabyalara kadar olan arazinin, Fenerli, Karakozlu ve Poyracık’taki çiftliklerin bir kısmının da, kendi parasıyla satın alındığı, yine söz konusu kaynaklarda belirtilmektedir.
Abraham Paşa’nın saltanatı, sonraki dönemlerde de devam etmiş, hatta II. Abdülhamid’in hüküm sürdüğü dönemde (1876-1909), Ayan Azalığı ve Şurayı Devlet Mülkiye Dairesi üyeliği yapmıştır.
Abdülhamid tahttan indirilince, durumu biraz sarsılmış, yaşamının sonuna kadar da çalkantılı bir yaşam sürmüştür.
Abraham Paşa, çok parlak kişiliği ile ün yapmıştır.
Boğaziçi’nin iki yakasında kendi adını taşıyan korularda, arazilerde, konaklarda, çeşitli maceralar, olaylar, cömertlikler, şatafatlar yaşanmış ve bunlar yıllarca anlatılmış, yazılmış, dillerde dolaşıp durmuştur…
Daha sonraları, Abdülhamid, çıkan bazı rivayetler dolayısıyla, Abraham Paşa Korusunu devlete mal etmiş ve halka açık bir mesire yeri olarak kullanılması için ferman çıkartmıştır.
Bu mekân, Milli Mücadele sırasında ise, Anadolu’ya geçen vatanseverlerin uğrak ve buluşma yeri olmuştur.
Abraham Paşa’nın, boğazın iki yakasındaki sahilde karşılıklı olarak yer alan korulardan Rumeli yakasında, bugün Sarıyer İlçesi Çayırbaşı mahallesinde yer alan, Belgrad Orman arazisine bitişik olan korunun adı ise, “Bilezikçi Çiftliği” dir.
Bu çiftliğin ilk maliki ise, dönemin Darphane Nazırı olan Boğos Bilezikçiyan olduğu için, çiftliğin ismi de Bilezikçi Çiftliği olmuştur.
Abraham Paşa, bu büyük araziyi 1910 senesinde satın almış ve yeni yapılar inşa ettirmiştir.
Bu arazide asırlık ve çok değerli ağaçlar bulunmaktadır.
Çiftliğin bir bölümü, “Büyükdere Bahçe Kültürleri İstasyonu” adıyla, meyve fidanlığı olarak halen işletilmektedir…
Abraham Paşa’nın Büyükdere sırtlarındaki, Karadeniz’e kadar uzanan geniş çiftliği, 1923 yılında yangın tehlikesi geçirmiş, meşhur görkemli yalısı tamamen yanmış ama yangın etrafa yayılmadan söndürülebilmiştir…
Beykoz Korusu ya da Abraham Paşa Korusu, günümüzde İBB ye ait bir korudur ve halkın ziyaretine açıktır.
Abraham Paşa, Beykoz’ daki korusunun bahçesi, Fransız bahçe mimarlarınca düzenlenmiş ve çok özel ağaçlar ve bitkiler dikilmiştir.
Başka iklimlerde yetişen ağaçları ve bitkileri de özellikle getirtmiş ve ektirtmiştir.
Bazı ağaçların örnekleri, ülkemizde başka hiçbir yerde bulunmamaktadır.
Örneğin Huş ağaçları, Japon Saforası, Sekoya, kırmızı yapraklı karaağaç gibi nadide türler yanında, çok bol miktarda da, at kestanesi, çınar, ıhlamur, meşe, erguvan ve akasya ağaçları dikilmiştir….
Koruda, ayrıca beyaz bir saray, köşkler, kuşhaneler, yürüyüş yolları, su kanalları, iki yapay mağara, beş havuz, kayalarla oluşturulmuş üç yapay çağlayan, av yerleri, çiftlik hayvanları için ahırlar ve ağıllar bulunmaktadır.
Havuzlardan birinin içinde küçük bir yapay ada vardır.
Hatta, koru içinde küçük bir tiyatro bile yaptırılmıştır. Bu tiyatro, 1937 de yangında yıkılmıştır.
İşte Beykoz Cam ve Billur Müzesi binası da, bu muhteşem doğa harikası koru içinde bulunan eski ahırlardan birinin restore edilmesi ile oluşturulmuştur.
İşte şimdilerde de bu muhteşem bahçedeki floranın hem bu kadar çok çeşitli ve hem de tarihi değerde olması, “Beykoz Cam ve Billur Müzesi” ne, bir de son derece güzel ve hoş bir botanik bahçesi özelliği de kazandırmaktadır.
Ayrıca cam sanatı, teknolojisi ve cam eserlerle ilgili zengin bir kütüphane de bulunmaktadır.
En güzel ve yaratıcı girişimlerden biri de, özellikle çocukların hem eğlenceli ve hem de faydalı zaman geçirebilecekleri oyun alanları ve cam atölyesinin oluşturulmuş olmasıdır.
Müzenin hem dış mekânda ve hem de iç mekânda, kafeteryaları ve bir de hediyelik eşya alışverişi yapılabilecek müze dükkanı vardır.
Son derece ilgili, güler yüzlü ve sempatik personeli de, her konuda rehberlik yapabilmekte ve yardımcı olmaktadır.
İsteyen, bedelsiz olarak kulaklıklı rehber cihazı da alarak, müze gezisi yapabilmektedir.
Bu yöntemi seçmenizi öneririm, zira her parça ayrı bir önemde ve güzelliktedir.
Sizler için, müze gezisi sırasında çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum 2,5 dakikalık video çalışmamı da, bu vesileyle paylaşıyorum.
Keyifli izlemeler ve geziler dilerim…
Yalçın Alganer