Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

1919 Senesi Mayıs Ayının 19. Günü Samsun’a Çıktım… ” Vaziyet ve Manzara-i Umumiye”…

‘’1919 Senesi Mayıs Ayının 19. Günü Samsun’a Çıktım. 

Vaziyet ve Manzara-i Umumiye:’’

Dört büyük, Ulusal Bayramımızın hepsi, birbirinden önemli, değerli, gurur verici ve şereflidir.

Bu dört ulusal bayrama sebep olan tarihi olaylardan üçü, bir sonucun kutlanmasını temsil ederken, sadece bir tanesi, 19 Mayıs 1919 tarihi, bir başlangıcı, şerefli bir kahramanlık destanının, Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını temsil etmektedir.

Kronolojik tarihsel seyri içinde, dört büyük Ulusal Bayramımız şöyle sıralanmaktadır:

1- 19 Mayıs (1919): Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkışı.

‘’19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’’.

2- 23 Nisan (1920): İlk Meclis’in açılışı, cumhuriyete atılan ilk adım.

‘’Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’.

3- 30 Ağustos (1922): Büyük Zafer’in kazanıldığı gün. Dumlupınar Başkomutan Muharebesi’nin kazanılıp, düşmanın bertaraf edildiği muhteşem zafer günü.

‘’30 Ağustos Zafer Bayramı’’.

4- 29 Ekim (1923): Cumhuriyetimizin ilânı.

‘’29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’’.

İşte bu günler, bizler ve bizden sonraki kuşaklar tarafından, Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, sonsuza kadar Bayram olarak, şerefle, gururla, minnetle, şükranla ve coşkuyla kutlanacaktır.

Şimdi gelelim, bugünkü yazımıza konu olan tarihe ve olaylara…

Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı’nın vatanı, itilaf devletlerince paylaşılmaya başlanmış, İzmir ve civarının ise bu paylaşım bağlamında, Yunanistan’a bırakılmasına karar verilmişti.

Bu karar sonrasında da, 14 Mayıs 1919 tarihinde, İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikan ve Yunan savaş gemileri gövde ve destek gösterisi olarak İzmir körfezine demirlemişlerdi. Müttefik filolar başkomutanı İngiliz Amiral Somerset Arthur Gouch Calthorpe, İzmir valisi Ahmed İzzet Paşa’ya (1871-1920) (Kambur Ahmed İzzet Bey, işgal sırasında Yunan ile işbirliği yaptığı için hainlikle suçlanmıştır), İzmir’in işgal edileceğine dair notayı tebliğ etmiştir.

Doğal olarak, işbirlikçiler hariç olmak üzere, halk büyük tepki göstermiş ve direniş toplantıları başlatılmıştır.

Hukuk-u Beşer gazetesinin başyazarı olarak Hasan Tahsin adıyla yazılar yazan Osman Nevres (1888 Selanik- 15 Mayıs 1919 İzmir), vatansever, cesur yürekli genç, idealist bir gazeteci ve bir vatandaş olarak, yazılarıyla, konuşmalarıyla, halkı direnmeye çağrılmaktaydı.

15 Mayıs 1919 sabahı saat 07:30 da, Patris ve Atronitos isimli Yunan savaş gemileri Pasaport’a yanaşmış, 08:55 de ise, Yunan efsun (efzon; efzun) (Eski Yun: evzon – yeni Yun: evzonoz: kuşanmış kılıçlı piyade sözcüğünden evrilmiştir) askerleri, karaya çıkıp, şehir merkezine doğru Kordonboyu’nda gösteri yürüyüşü yapmaya başlamışlardı.

Aynı saatlerde, Themistokles savaş gemisi de, Yunan 5. piyade alayını, Kadifekaleyi işgal etmek üzere, Punta iskelesine çıkartmıştı.

Kordonboyu’nda Yunan birlikleri, işbirlikçi kalabalık halk kitlelerinin coşkulu alkışları ve ellerinde salladıkları Yunan bayrakları arasında, keyifle ve gururla ilerlerken, Hasan Tahsin, kalabalığın arasından fırlayıp, ’’ Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler…’’ diye haykırarak, Yunan birliğinin önüne atılmış ve açtığı ateşle, Yunan alayının  bayraktarı olan askeri öldürmüş, kahraman gencimiz de orada Yunan askerlerince şehit edilmiştir…

Hasan Tahsin’in ‘’İlk Kurşun’’ kahramanlığı, Kurtuluş Savaşımız için bir esin kaynağı olmuş, diğer yörelerimize de örnek teşkil etmiş, Aydın ve Balıkesir’de, hemen işgale karşı direniş başlatmış, sonra da bu mücadele, dalga, dalga yurdun her yerine dağılmıştır…

Yunan askerleri, karaya çıktıkları andan itibaren, katliama başlamış, ilk üç günde, 400 den fazla askerimiz ve iki binden fazla sivil vatandaşımız şehit edilmiştir.

İzmir’in işgalinden hemen bir gün sonra, 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919 saat 12:10 da, Samsun’a doğru yola çıkmak üzere, Galata rıhtımından motora binerek, Kızkulesi açığında duran yaşlı ‘’Bandırma’’ vapuruna geçmiştir.

Kurtuluş Savaşı Destanımızın simgeleşmiş unsurlarından olan ‘’Bandırma Vapuru’’ hakkında da biraz bilgi vermek isterim. Şöyle ki:

Bandırma vapuru, 1878 yılında, İskoçya Glasgow’da, Paisley tersanesinde kargo gemisi olarak inşa edilmiştir.

47,7 metre boyunda, 6,83 metre eninde ve 4,27 metre yüksekliğinde olan bir kargo ve yük gemisiydi.

Gemi İngiliz Dussey & Robinson şirketince satın alındığında, ismi ‘’Trocadero’’ idi.

1883 de Yunan firması Prischa Preus gemiyi satın alınca ismi ‘’Kymi’’ oldu; daha sonra, 1888 de başka bir Yunan firmasına (E. Arvaniti) satıldı.

16 Aralık 1891 de ise, gemi Erdek seferi sırasında, seyir hatası sonucu kayalıklara bindirmiş ve batarak karaya oturmuş, tam kayba uğramıştır. Geminin Yunan Kaptanı Andreadis, gemiyi firmadan satın almış, yedekleyerek İstanbul’a getirmiş ve Haliç te de onarıma aldırmıştır.

1892 de Yunanistan Pire merkezli Dandelo firması gemiyi satın almış, adı da ‘’Panderma’’ olmuştur.  

1894 yılında gemi bu kez, Osmanlı İdare-i Mahsusa (Deniz Yolları İşletmesi)’ ya satılmış, ismi de ‘’Bandırma’’ olmuştur.  

28 Ekim 1910 da, İdare-i Mahsusa, Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi (Osmanlı Denizcilik İşletmesi) olunca, bu kez gemi de bu kuruma devredilmiş ve posta vapuru olarak çalışmaya başlamıştır.

Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, 19 Mayıs 1919 da Samsun’a taşıyan Bandırma vapuru, daha sonra gene posta vapuru olarak çalışmaya devam etmiştir.

1923 de Bandırma vapuru, Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi’ne devredilmiş; 1924 de ise hizmet dışı bırakılmıştır.

1925 te, Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi’nin kararıyla, Haliç, Balat Köprübaşı’ndaki, gemi sökücüsü İlhami Selçuk Söker’e (Bozmacı İlhami) satılmış ve hurda olarak sökülüp parçalanarak yok edilmiştir. 

1999 yılında, Samsun Valiliği kararıyla, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve İl Özel İdaresi tarafından, Samsun’un Canik ilçesinde, ‘’Bandırma Vapuru ve Millî Mücadele Parkı Açık Hava Müzesi’’ adıyla bir müze ve açık hava parkı inşası başlatılmış, 2003 yılında da halkın hizmetine açılmıştır.

2005 ten itibaren de Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmiştir. 

Halen Müze olarak işletilmektedir.

Şimdi biz tekrar, Samsun yolculuğumuza dönelim…

16 Mayıs 1919 da, Gemi Kaptanı İsmail Hakkı Durusu Bey, Yardımcı Kaptan Üsküdarlı Tahsin Bey ve Şifre Katibi İsmail Bey yönetiminde, Samsun’a doğru, yola çıkmaya hazırlanan, yaşlı Bandırma vapuru, İngiliz askerlerinin gemiyi uzun uzun ve çok titiz bir şekilde arayıp, denetlemesini müteakip, Boğaz’da demirlemiş düşman savaş gemilerinin arasından geçerek Samsun’a doğru zorlu ama şerefli yolculuğuna başlamıştır.

Gemide, Atatürk dahil, 23 subay (karargâh mensubu), 25 er ve erbaş olmak üzere toplam 48 yolcu ve 6 da eğerli at olduğu, sağlam kaynaklarda belirtilmektedir. (Bazı kaynaklar sadece toplam 18 yolcunun olduğunu yazmasına rağmen, belgeli kaynaklar gerçek sayının 48 olduğunu kesinleştirmiştir).

Fırtınalı ve kaba dalgalı bir seyirden sonra, 17 Mayıs gecesi İnebolu’ya, 18 Mayıs günü Sinop’a ve nihayet 19 Mayıs 1919 günü sabah saatlerinde de Samsun’a varılmış, Reji iskelesine çıkılmıştır.

İşte O tarih, bugün ‘’ Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’’ olarak ve de aynı zamanda Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını temsil eden gün olarak kutlanmakta; her zaman da, minnetle, gururla, şerefle kutlanmaya devam edilecektir…

Böylece, Samsun, kurtuluş mücadelemizin fitilinin ateşlendiği şehir, hatta Anadolu’ya çıkış noktası olmuştur.

Bu olay Kurtuluş Savaşımızın dönüm noktalarından biri olarak şanlı tarihimizde yerini almıştır.   

Atatürk de, o muhteşem Nutuk destanını, işte bu önemli olayın tarihi ile başlatmıştır.

Bununla da kalmamış, kendi doğum günü tarihi olarak da, 19 Mayıs’ı seçmiştir…

Nutuk şu cümleyle başlar:

‘’1919 Senesi Mayısının 19. Günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye…’’ der ve Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihten itibaren gelişen olayları, yani kahramanlık destanını, son derece açık ve seçik olarak anlatmaya başlar.  

Nutuk 15 Ekim 1927 Cumartesi günü, Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) nın Büyük Kongresi olan İkinci Kurultay açılışında, bizzat Atatürk tarafından, tam 36 saat 31 dakikada, toplam 6 gün süresince okunmuştur.

Gazi, İstiklâl Harbinin aşamalarını, yaşadıklarını, tüm olayları, en ince ayrıntısına kadar anlatmakta ve belgelerini tek, tek sunmaktadır.

Bu muhteşem ve tarihi hitabenin başlarında, ‘’Nutuk I – 1919-1920 Benim Kararım’’ bölümünde, Atatürk şöyle söylemektedir:

‘’Esas olan Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.

Bu esas da ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir.

Böyle bir millet, esir yaşamaktansa, yok olsun evlâdır.

Dolayısıyla, Ya İstiklâl, Ya Ölüm…’’.

Altı günde, toplam otuz altı buçuk saatte okunan Nutuk, şu unutulmayan ve tüm dünyaya örnek olan cümlelerle tamamlanır:

Atatürk, ‘’…Bugün ulaştığımız netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerden doğan uğraşının ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum…’’ der ve akabinde de, o muhteşem, o anlamlı, o görkemli, ‘’Ey Türk Gençliği’’ diye başlayan bölümü, ‘’ muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur…’’ diye tamamlayarak, Nutuk destanına son verir.

Evet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 da, Bandırma vapuruyla Samsun’a çıkmış ve işgalci devletlere karşı Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.

İşte bu özel günü, Atatürk, bir Bayram Günü olarak, Türk gençliğine armağan etmiştir.

Gençlik kavramı, Atatürk için çok ayrı ve özel bir önem ve anlam taşımaktaydı.

Atatürk gençleri, ‘’…genç fikirli demek, doğruyu, gören ve anlayan gerçek fikirli demektir diye…’’ tanımlamıştır.

Gençlere hep güvenmiş ve onlara yönelik olarak şöyle demiştir:

 ‘’Gençler, benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler;

Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnunum ve mesudum.

Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir…’’.

Dolayısıyla sevgili Dostlar, bizlere düşen görev, Atatürk’ü anlamak, yaşadıklarını öğrenmek ve fikirlerini bilmek, onları geliştirerek korumak ve ne pahasına olursa olsun, mutlaka yaşatmaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda katlanılan maliyetleri, şehitlerimizi, gazilerimizi, yaşanan her türlü maddi ve manevi zorlukları göz önünde bulundurarak, 19 Mayısları, Atatürk’ün emanetine her zaman sahip çıkarak, onu koruyarak, emellerini geliştirerek, kutlamalıyız.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu, Mutlu ve Daim olsun…

 

Yorum Yazın

Best Choice for Creatives
This Pop-up Is Included in the Theme