Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

İstanbul Prens Adaları – Bölüm I

İstanbul Prens Adaları (Les Îles des Princes) (Princes’ Islands)

Konumu, Mitolojisi, Tarihsel Kronolojisi, Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Anılarımızla Yazı Serisi

Bölüm I

“Adaların Özel Konumu ve Lüküs Hayat Opereti”

İstanbul Prens Adaları’nın yaşamımda çok özel, çok güzel ve çok da önemli bir yeri vardır.

Zira tüm çocukluk dönemimin yazları Büyükada’da, tüm gençliğimin ve sonraki yetişkin dönemimin yazları ise Burgazada’da geçmiştir.

Adalar, coğrafi özellikleri ve güzellikleriyle, mitolojisiyle, tarihiyle, edebiyatı, müziği, balıkçıları, lokantaları ve sosyo – kültürel yapısıyla, çok güzel, çok özel, hatta benzersiz ve kendine özgü bir yerdir.

Gerçekten de Adaların kendine özgü bir yapısı, bir kültürü, gelenekleri, örf ve adetleri, hatta bir jargonu, yani özel bir konuşma dili bile vardır.

Yani Adalı olmak, bir algoritmadır, hatta bir tür ritüeldir…

Zaten hemen de kendini belli eder. Mesela, Adalı, adaya gidiyorum demez; “adaya çıkıyorum” der…

Yani adaya gidilmez, adaya çıkılır…

Adaların en güzel, en keyifli zamanlarını yakalayabilmiş olmanın mutluluğunu ve ayrıcalığını doya, doya yaşayabilmiş olmam da, benim için çok büyük ve çok da değerli bir şanstır…

Geçirmiş olduğum güzel anlar, anılar, edindiğim dostluklar, her daim yerini muhafaza edecektir.

Adaların, sosyo-kültürel yaşam tarzının, demografik yapısının, hatta coğrafi açıdan olumsuz değişimini, yani daha açık ifadesiyle Adaların yozlaşıp, tahrip edilip, bozulmasını ise, çok üzülerek izlemekteyim.

Bu konuyu ileride, daha geniş olarak ve örnekleriyle birlikte ele alacağız…

Bidayette, adalarda bir yazlık sahibi olmak, ya da kiralamak, Haldun Taner’in 1970 li yıllardaki ifadesiyle, ‘’bir durum, bir statü simgesi, bir refah, dolayısıyla da bir önemlilik belgesi…’’ olarak addedilmekteydi.

Bu durum da, pek çok sosyo-ekonomik sorunu beraberinde getiriyordu.

Bu sorunlar maalesef bir türlü çözülemedi, kimse gerektiği gibi ve ciddi olarak bu sorunlarla ilgilenmedi ve hatta ilgilenme gereği duymadı…

Çünkü, Adalar, en azından hayallerde, hafızalarda, anılarda, bir refah bölgesi, bir romantik hayaller diyarı olarak düşünülüyor ve böyle kabul ediliyordu…

Lüküs Hayat…

Hemen bu arada, konuya bir boyut getirmesi bağlamında, benim kuşağımın çok iyi hatırlayacağı, ‘’Lüküs Hayat’’ operetinden söz etmek isterim.

Cumhuriyetin 10. Yılında, Librettosu Ekrem Reşit Rey’e, besteleri ise, Cemal Reşit Rey’e ait olan bu muhalif operet, 1933 yılında sahnelenmiş ve çok ses getirmiştir.

Eser, 1985 yılından itibaren de İstanbul Şehir Tiyatrolarında büyük bir başarıyla, kapalı gişe olarak oynanmıştır.

Bizim konumuza temas eden husus ise, sözlerindeki ilginç sosyal göndermelerdir.

‘’Şişli’de bir apartıman; Yoksa eğer halin yaman…’’ diye başlar, ‘’Yaz gelince Adadasın, Mayo giymiş kumlardasın; Canın çeker burnun sızlar…’’ diye devam eder ve sonunda da ‘’ Lüküs Hayat, Lüküs Hayat; Bak keyfine yan gel de yat; Ne ömür şey, Oh ne rahat; Yoktur eşin Lüküs Hayat…’’ diye nakaratlanır…

Muhteşem bir operet olduğu kadar, çok ilginç, çarpıcı ve alaycı, mizahi bir sosyo- ekonomik algoritmayı da gözler önüne sergilemeyi mükemmelen başarıyordu…

Oysaki Adalar, bugün artık, kapasite üstü nüfus yoğunluğu, yetersiz altyapısı ve hizmetleriyle, giderek kirlenen deniziyle, aşırı ücretli, yan yana dizilmiş plastik şezlonglu plajlarıyla, yaz dönemlerinde adeta bir ızdırap haline dönüşen ulaşım sorunlarıyla, görgüsüz, şımarık, çevreyi daha da kirleten düşük seviyeli sözde turist akımlarıyla, kaba, hoyrat, sevimsiz esnaf ve tayfalarıyla, orman yangınlarıyla, etrafa saçılı çöpleriyle ve kebap, döner, kokoreç kokularıyla ve kış aylarında, terk edilmiş ölü bir yer görüntüsüyle, adeta kendisine uzanacak yardım ellerini beklemektedir…

Adalar bugün artık maalesef, İstanbul’un ve hatta dünyanın incisi özel bir mekan olan ‘’Prens Adaları’’ değil, adeta kimsesiz ve sahipsiz bir bölge durumuna düşmüş, kendi kaderine terk edilmiş, diğer bir anlatımla, kendi gayretiyle ve çabalarıyla zamanın ve koşulların acımasız tahribatına karşı koymaya çalışan bir mekan haline dönüşmüştür.

Sevgili Dostlar, Prens Adaları yazı dizilerimiz devam edecektir…

Tüm yaşantımın çok önemli bölümünün geçtiği ve kanımca da, Adaların en güzel zamanlarını ve maalesef sonra da gittikçe tükenen dönemlerini yaşamış bir Adalı olarak, bu yazı serisini, tüm açıklığı, dürüstlüğü ile ve çok yönlü olarak ele almaya, açıklamaya, deneyimlerimi, değerlendiremelerimi ve yorumlarımı ifade etmeye çalışacağım…

Sağlıcakla, sevgiyle ve güzelliklerle kalın…

Not: Profesyonel rehber, tarihçi, araştırmacı yazar, okul arkadaşım ve çok değerli dostumve kardeşim, Turgay Tuna hocamızla, 1 Şubat 2024 günü, “Açık Radyo” da “Kıyı Köşe İstanbul” programları bağlamında, yapmış olduğumuz yaklaşık 22 dakikalık “İstanbul Prens Adaları” konulu sohbetimizin linkini de, ilgi duyan dostlar için burada paylaşıyorum. 

 

 

 

Yorum Yazın

Best Choice for Creatives
This Pop-up Is Included in the Theme