“Hatırla Sevgili”; “ Hatırla Ey Peri” ve Hatta “Hatırla Sevgilim” Olarak Bilinen, O Güzel Şarkının İlginç ve Şaşırtıcı Öyküsü:
(Hatırla Margarit O Meşum Geceyi)
Türk Sanat Müziği’nin (Klasik Türk Müziği) en bilinen, en sevilen ve en çok da birlikte söylenen eserlerinden biri de o güzel, o romantik, “Hatırla Ey Peri O Mesut Geceyi” adlı Nihâvend makamındaki ve Semaî usulündeki, güftesi ve bestesi, Muhlis Sabahaddin Ezgi (1889-1947) Bey’e ait olan şarkıdır.
Gelelim bu güzel şarkının ilginç, çarpıcı ve pek az bilinen öyküsüne…
1947 de sonsuzluğa emanet ettiğimiz Muhlis Sabahaddin Bey’in bu şarkısı gibi, siyasi olaylara sembollük etmiş başka bir şarkı tarihimizde yer almamaktadır.
Evet gerçekten de bu şarkı, darbelere, ihtilallere, siyasal pek çok olaya ve TV dizilerine eşlik etmiş, film müziği, hatta jenerik olmuştur.
Öykünün başlangıcı, II. Abdülhamid karanlık dönemleridir.
Sultanın uzun müddet “Umur-u Hafiye Şefliği” (Serhafiye) ni, yapan ve “Yaver-i Hususî-i Hazret-i Şehriyarî” yani “Padişahın Özel Yaveri” sıfatı ile etrafı kasıp kavuran, Padişahın istihbaratçısı, “Serhafiye Fehim Paşa” (D:1873 İstanbul- Ö:1908 Bursa Yenişehir), dönemin en sevilmeyen jurnalci ve keyif düşkünü isimlerindendi.
İkinci Abdülhamid’in sütkardeşi Esvapçıbaşı İsmet Beyin oğluydu.
Padişahın himayesine mazhar olmuş ve sarayda yetiştirilmişti.
Emrindeki maiyetiyle, kopuk takımından oluşan hafiyeleriyle birlikte, çıkarı, menfaati uğruna yapmadığı kötülük, iş birliği ve rezillik kalmamış, pek çok kişinin, hatta masumun canını yakmış, aileleri, ocakları çökertmişti.
İşte bu belalı, sevilmeyen ve hovardalığı ile meşhur baş hafiye Paşa’nın, Muazzez, Gevheristan ve ismini bilemediğimiz üç eşinden başka, “Margareth” (Kaynaklarda Margarit, Margareth, Margaretha olarak da geçmektedir) adında bir de genç ve güzel metresi vardı.
Paşa’nın 8 ile 13 yaşları arasında, Zeki, Eşref, Alâeddin ve Necati adlı dört de oğlu vardı. Fehim Paşa ile metresi Margareth ilişkisi ve hikayeleri ayyuka çıkmıştı, hatta dönemin kartpostallarına bile konu edilmiş, Sirkeci’de gizliden satışa bile sunulmuştu…
Bu ilişki, tarihçi araştırmacıların kaynaklarında, açıkça ve ayrıntısıyla yer almaktadır. Beyoğlu’ndaki St. Antuan (Saint Antoine; Sant Antonio) Katolik Kilisesi’nin bulunduğu yerde, 1906’da inşasına başlanmadan önce (yapımı 1912 de tamamlanmış ve 15 Şubat 1912 de ibadete açılmıştır), 1871 yılında açılan ve 1905 yılında yanan, “Konkordiya (Concordia) Tiyatrosu” ve bahçesi varmış.
Burada da baba Charles Morgan, kızları Mary ve Margareth ve oğulları Charles Morgan Jr., ailece akrobasi gösterileri yapar ve sonrasında da seyircilere muhtelif eşya satarlarmış.
İşte bu kızlardan, Margareth, Paşa’nın metresi olmayı kabul etmiş ve bir eve yerleştirilmiş, Paşa İstanbul’dan sürülünceye kadar da beraber olmuşlar…
Yerli ve hatta dış basın dünyası da bu birlikteliğe yoğun ilgi göstermiş; bazı Amerikan gazeteleri, “Princess Fehim” adıyla Margareth’i sarayda yaşayan, hareme kapatılmış, etrafında 200 hizmetkârı olan mahzun bir Batılı, hatta bir Amerikalı kadın olarak tasvir ve iddia etmişlerdir.
İstanbul’daki basın dünyası da olaylara sessiz kalmamış, “Fehim Paşa’nın Sevgilisi Karagöz’ün Koynunda”; “Hafiye Melanetleri”; “Fehim Paşa”, gibi kitaplar yayımlanmıştır…
Fehim Paşa’nın ise, metresini mutlu etmek için aldığı rüşvetler, yaptığı vurgunlar ve savurganlıklar, ayyuka çıkmış ve rezillikleri dillere pelesenk olmuş.
Paşa 1908 de İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen önce, Avrupalı tüccarlardan cebren ve aşırı komisyonlar almaya başlayınca, yabancı Büyükelçiler (Avusturya, İtalya ve Almanya Sefirleri) Sultan’a başvurmuşlar ve Paşayı jurnallemişler ve şikâyette bulunmuşlar, hatta ülkeleri ile ilişkilerinin bozulabileceğini bile açıkça ima etmişler.
Sultan zaten gölgesinden bile şüphe etmekte, herkesten ve her şeyden korkmakta olduğu için, çok sevdiği ve güvendiği, Fehim Paşa’yı derhal bir emirle, Bursa’ya sürgüne gönderivermiştir.
31 Mart Vakası (Rumî takvime göre 31 Mart 1325 Vakası; yani 13 Nisan 1909 Olayı ya da İsyanı), olunca ve Abdülhamid yandaşları, yalakaları işbirlikçiler sorunlar yaşamaya başlayınca, Fehim Paşa’yı da bir korku sarmış ve derhal ailesiyle birlikte atlı bir arabayla Bursa’dan Bilecik istikametinde kaçmaya başlamıştır.
Fakat Bursa – Bilecik yolunda, Yenişehir yakınlarında, halk tarafından tanınmış, yakalanmış ve çok vahşi bir şekilde ailesinin gözleri önünde linç edilerek katledilmiştir.
Aradan çok kısa bir süre geçmesine rağmen, İstanbul eğlence yerlerinde “Hatırla Margarit O Meşum Geceyi” sözlerini taşıyan yeni bir şarkı, kısa sürede halk arasında çok meşhur oluvermiş, her yerde çalınır ve söylenir olmuş…
Şarkının güftesi de bestesi de, yukarıda da belirttiğimiz üzere, ünlü bestekârımız, “Operetler Kralı” olarak anılan, Muhlis Sabahaddin (Ezgi) Bey’e aittir.
Güftede ismi geçen Margarit de, Fehim Paşa’nın meşhur metresidir ve şarkının ismi de, orijinal notasında “Hatırla Margarit” olarak yazılmıştır…
Kısaca, değerli bestekârımız Muhlis Sabahaddin Bey’den söz etmek isteriz. Şöyle ki:
Muhlis Sabahattin Ezgi (D: Adana 1889- Ö: İstanbul 1947), Türk besteci, tiyatro yazarı ve müzik öğretmenidir. Türk müziğine olan katkıları, özellikle Batılı müzik anlayışını geleneksel Türk müziğiyle sentezleme çabalarıyla dikkat çekmiştir. Ayrıca, Türkiye’de operet türünün gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur.
Müzik kariyerine 11 yaşında ilk bestesiyle başlamış, Galatasaray Lisesi’nde okurken de, Batı müziği eğitimi almıştır.
1908’de gazeteciliğe yönelmiş, muhalif yazıları nedeniyle sürgün edilmiştir.
Muhlis Sabahattin Ezgi, sürgün hayatı sırasında Mısır üzerinden Avrupa’ya kaçmış, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde kalmıştır.
Avrupa’da Türk müzisyenlerle bir grup kurarak müzik faaliyetlerine devam etmiş; akabinde de, Amerika’ya gitmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, affedilmiş ve İstanbul’a dönmesine izin verilmiştir.
Muhlis Sabahattin Ezgi, 10 Şubat 1947’de İstanbul’da vefat etmiştir. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Eşi Seniye Hanım ile evliliklerinden, Melek adında bir kızları olmuştur.
Ünlü Türk Sanat Müziği bestekârımız, Neveser Kökdeş Hanım da (1902 – 1962), Muhlis Bey’in kız kardeşidir.
Evet biz tekrar şarkımıza dönelim…
Aradan seneler geçince, şarkı romantik bir aşk nağmesine dönüşmüş ve sözleri de değiştirilmiş, “Hatırla sevgilim, o mes’ud geceyi” şeklini alıvermiş ve hatta notası da bu şekilde yeniden yazılmıştır…
Gel zaman git zaman derken, bu kez de 1960’ta, 27 Mayıs Darbesi oldu ve Adnan Menderes Kütahya’da tutuklandı ve tevkif edildi.
Bu sefer de 52 senelik, “Hatırla Margarit”, bir anda oldu “Hatırla Menderes” …
Söz konusu talihsiz, romantik ve siyasi şarkı, “Hatırla Menderes o meş’um geceyi; Kütahya yolunda yediğin silleyi” olarak halk arasında söylenmeye başlamıştır…
Nihayet Muhlis Sabahaddin beyin bu meşhur Nihâvend makamındaki güzelim şarkısı, 1961 İmralı idamlarından sonra, yeniden Türk Sanat Müziği’nin, çok sevilen zarif bir aşk şarkısı haline dönebilmiştir…
“Hatırla Sevgili ya da Hatırla Ey Peri; O Mesut Geceyi; Çamların Altında Verdiğin Buseyi…” olarak söylenmeye devam etmiştir…
(Bazı notalarda ise, şu şekilde yazıldığını gördüm:
“Hatırla Sevgilim O Mes’ud Geceyi; Çamlıca Yolunda Çaldığım Buseyi…)
Ama size anlatacağım ilginçlikler bu kadar da değildir…
Mutlaka hatırlayanlar olacaktır, “Hatırla Sevgili” adlı, 2006-2008 yılları arasında, ATV’de yayımlanmış, Türkiye’nin yakın tarihini konu alan, toplam 2 sezon ve 68 bölüm halinde oynamış bir drama TV dizisi vardı…
Konusu da, 1950’lerden başlayarak 1980’e kadar olan süreçte, ülkenin toplumsal değişimleri Demokrat Parti dönemi, 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesi gibi ülkenin çok önemli tarihsel politik olaylarının, üç genç arasındaki aşk üçgeni ve aile bağları üzerinden anlatılmasından oluşmaktaydı…
Dizide, söz konusu olaylar ve kişisel ilişkiler, toplumsal ve siyasal gelişmelerle iç içe geçmiş bir şekilde izleyenlere aktarılmaktaydı…
Sonuç olarak, bu TV dizisi hem oyunculuk performanslarının başarısı ve hem de tarihsel olayları duygusal bir şekilde ele alınışı dolayısıyla, o dönemin en izlenen ve üzerinde en çok konuşulan yapımlarından biri olmuştu.
İşte yazımıza konu olan şarkı, bu sevilen ve tutulan ve de 2 sene sürekli gösterimde olan bu dramatik, romantik, tarihi ve siyasal içerikli, “Hatırla Sevgili” adlı TV Dizisinin de ana tema müziği ve hatta jenerik şarkısı olmuş ve uzun müddet de herkesin dilinde dolaşmıştır…
Zaten çok sevilen ve çok da dinlenen ve hatta topluca söylenen bir Türk Sanat Müziği eseriydi. Ama görebildiğim kadarıyla, bu çok ilgi çeken diziden sonra, şarkı daha da geniş kitlelere ulaşmış ve hatta gençler nezdinde de çok sevilmiş ve tutulmuştu…
Gelelim işin ilginç ve çarpıcı tarafına…
Aynı tarihlerde Rusya’da da “Ah, zachem eta noç” (Ah, neden bu gece…) adında bir TV dizisi oynamış ve bu ismi taşıyan şarkısı da çok meşhur olmuş!
Üstelik müziği de birebir bizim “Hatırla Sevgili” ile aynıymış… (Birazdan dinlerken de duyacağınız gibi gerçekten de çok tuhaf bir şekilde tıpatıp aynı müziktir…).
Böylece son derece şaşırtıcı bir olay meydana gelmiştir…
Her iki lisanda da uygulamalarından seçtiğim icra örneklerinin video linklerini, yazımızın sonuna ekledik, dinleyebilirsiniz.
Söz konusu Rus dizisi, ünlü Nobel Edebiyat Ödüllü Rus (SSCB) yazar Mihail Aleksandroviç Şolohov’un (1905-1984) meşhur eseri “Tikhiy Don” (Ve Durgun Akardı Don) adlı romanından uyarlanmış olan bir TV dizisidir.
Yani iki şarkı da iki TV Dizisinde kullanılmış ve halk tarafından çok sevilmiş ve tutulmuş, şarkısı da dillerde dolaşmıştır…
İlginçlikler devam etmektedir…
Muhlis Sabahaddin Bey, 1889 da doğmuş, Rus besteci Mikhail Romanovich Bakaleinikov “Mischa” ise 1890 yılında doğmuştur. Yani yaklaşık aynı yıllarda doğmuşlardır…
Muhlis Sabahaddin Bey, 1947 de İstanbul’da, Mikhail Romanovich ise, 1960 da Los Angeles- Kaliforniya’da yaşama veda etmişlerdir.
Romanovich 1926 da ABD ye göç etmiş ve orada 1931 de Columbia Studios’da çalışmaya başlamış ve ömrünün sonuna kadar orada kalmıştır.
Yukarıda da söz ettiğimiz üzere, Muhlis Sabahaddin Bey, II. Meşrutiyet’in ateşli ve politik bir gazetecisi olarak ve “İttihat ve Terakki Fırkası” dışında kalmış olan Jön Türklerin kurduğu “Osmanlı Demokrat Fırkası” nın genel sekreteri olarak, aktif bir politik yaşam sürmüş, ama, dönemin Hükümetine karşı yazdığı yazılar yüzünden devamlı kovuşturulmuş ve baskı görmüştür.
Sonunda da başına malum işlerin gelmemesi için Avrupa’ya kaçmış ve orada diğer bazı müzisyenlerle birlikte kurduğu grupla Avrupa turnelerine çıkmış ve daha sonrasında da ABD ye göç etmiştir…
İlginç ve şaşırtıcı tesadüfe bakın ki, onun da yolu aynen Rus besteci Mischa gibi, Columbia Studios’a düşmüştür.
Ama gurbet yıllarından sonra, Muhlis Bey, vatana dönüş yapmıştır ve İstanbul’da vefat etmiştir.
Bu iki bestecinin birbirlerinden esinlenme, adaptasyon ve/veya aranje yaptıklarına dair hiçbir kaynakta bilgiye rastlanmamıştır.
Ne diyelim, bazı eserlerin, şarkıların böyle garip öyküleri, serüvenleri, hatta kaderleri vardır…
Şimdi bu güzel melodinin ve ünlü eserin, seçtiğim Türkçe ve Rusça örneklerini, aşağıda linkler halinde veriyorum; ilgi duyan ve arzu eden Dostlarımız keyifle dinleyebilirler.
Sağlıcakla, sevgiyle ve hoşça kalın…
Yalçın Alganer
Türkçe ve Rusça Seçilmiş İcra Örnekleri
- Önce “Hatırla Margarit”: Solist Hanende İbrahim Efendi
https://youtu.be/amfq0AEO9Hs?si=EKJRU0dhMrTWlVq7
- Şimdi de “Hatırla Sevgili” TV Dizisi Müziği: Solist: Eylem Aktaş
https://www.youtube.com/watch?v=IhOfxpwCfJ4&list=PLUSRfoOcUe4ZRvOljHyrjRScSrkBafIc8
- Andre Rieu Yönetiminde “Hatırla Sevgili” (Türkiye Konserinden…)
https://youtu.be/s-egq2QYggg?si=yfHS7DvpXufHYDXl
- Şimdi de Rusça “Ah, zachem eta noç” Rus TV Dizisinden Karelerle…
https://www.youtube.com/watch?v=RBLu2CjtESo
- Bir Rusça versiyon daha: Rusya’nın Edith Piaf’ı olarak nitelenen, Alla Bajanova’dan