“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” mız,
Kutlu, Mutlu ve Daim Olsun…
‘’Meclis bir nazariye değildir. Bir hakikattir ve hakikatlerin en büyüğüdür…’’.
İşte bu sözler, büyük kurtarıcı, ulu önder, modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu, vizyon sahibi bir devlet adamı ve gerçek bir dünya lideri olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
23 Nisan 1920 tarihi, Türkiye Milli Kurtuluş Hareketi’nin, resmen ve alenen, kendi öz devletini kurduğu tarihtir.
Bu halk devletinin yönetimi ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile yürütülecektir.
Evet işte güneşli bir Ankara gününde, 23 Nisan 1920 Cuma günü, öğle vaktinde, Millet Meclisi açılmıştır.
Tabii ki kolay olmamıştır.
Tartışmalar, engellemeler, yobazlıklar, kışkırtmalar, vefasızlıklar, hıyanetler, isyanlar, ayaklanmalar, hatta suikastler vb. zorluklar hep gündemde olmuştur.
Ama bunların hepsi, ulu önderin ileri görüşlülüğü, disiplini, otoritesi, dehası, vizyonu, karizması ve yönetimi sayesinde tek, tek aşılmıştır.
Çünkü O, gerçek bir devlet adamıdır…
Atatürk şöyle demekteydi:
‘’Önce meclis sonra ordu olacaktır. Ben her kerameti meclisten bekleyenlerdenim. Her şey meşru olmalıdır. Meclis bir nazariye (teori) değildir; bir hakikattir ve hakikatlerin de en büyüğüdür.
Orduyu yaratacak olan millettir, millet adına da Meclistir.
Bu kadar önemli iş ancak milletin gücüyle ve yetkisiyle yapılabilir…’’.
Vizyon sahibi bir lider olarak, milli egemenliğe dayalı bir halk hükümeti, yani Cumhuriyeti tesis etmek için de gerekli olan temel ilkeleri şöyle sisteme dahil etmiştir:
“Millet meclisi üzerinde bir kuvvet yoktur.
Millet meclisi (sonradan TBMM olacak) yasama ve yürütme yetkilerini elinde tutmalıdır.
Meclisin seçeceği bir kurul, hükümet işlerini görür ve böyle bir hükümet, milli egemenlik temeline dayalı halk hükümetidir; yani Cumhuriyettir…
Böyle bir hükümetin kuruluşunda, temel olan ise, kuvvetler birliğidir.”…
Evet işte bu anlayış ve heyecan içinde, Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 de, 337 milletvekilinden 115 inin katılabildiği bir törenle açılmıştır.
8 Nisan 1921 den sonra ise, “Millet Meclisi” ifadesi yerine, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” ifadesi kullanılmıştır.
Şimdi o günlere dönelim ve ön hazırlıklardan kısaca söz edelim…
Meclis binası olarak seçilen yapının inşaatı henüz tamamlanmamış olduğundan, çatının ancak yarısı kapatılabilmişti. Çatının diğer yarısını kapatmak için kiremit kalmamıştı.
Çatının diğer yarısı, Ankaralıların evlerinin damlarından söküp getirdikleri kiremitlerle ancak kapatılabilmiştir.
Elektrik bağlantıları da tamamlanamamıştı.
Yan binalardan çekilen hatlarla elektrik bağlanmaya çalışılmış, ama yeterli olamamıştır.
Meclisin aydınlatılması için, gaz lambaları kahvehanelerden, lokantalardan sağlanmıştır.
Milletvekillerinin oturacağı sıralar ise, okullardan getirtilmiştir.
Ankara’ya meclis açılımı için gelen vekiller (mebuslar) ise, konaklamaları için okullara yerleştirilmeye çalışılmıştır.
Meclis salonunu ısıtma imkânı olmadığından, mebuslar, tüm oturumlarda soğuk altında üşüyerek çalışmışlardır.
Fiziki şartların zorluğu yanında, bir de Meclis’in yapısından, oluşumundan kaynaklanan zorluklar, engeller vardı…
Saltanatın ve hilafetin devamını isteyen tutucu – muhafazakâr görüşlüler en etkili muhalefeti yapanlardı.
Batı hayranlığı içinde olanlar, batının himayesi içinde olmaya özeneler ve destekleyenler ise ayrı bir grup idi.
Radikal ulusalcı gruplar, kökten değişiklik isteyenler ve buna karşılık zinhar kökten değişiklik istemeyen ılıman – mutedil muhafazakârlar ise hepten ayrı gruplar halindeydiler…
Eski İttihat ve Terakkiciler de, Mecliste bir grup olarak yer almaktaydılar.
Yani Birinci (İlk) Meclis tam bir farklılıklar manzumesiydi…
İşte bu şartlar altında dahi, Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 de açılmıştır.
Bu tarihi ve değerli İlk Meclis binası, 15 Ekim 1924’ e kadar, kullanılmıştır.
1925’ den sonra ise, Cumhuriyet Halk Partisi merkez binası olarak kullanılmış, 1952 senesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiş, 23 Nisan 1961 de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi ve daha sonra ise, 23 Nisan 1981 de, “Kurtuluş Müzesi” adını almış ve halkın ziyaretine açılmıştır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1921 senesinden itibaren, ülkenin ilk ulusal bayramı olarak kutlanan, ‘’23 Nisan Hâkimiyeti Milliye Bayramı’’ daha sonra 1 Kasım 1922 de saltanatın kaldırılmasıyla, ‘’Millî Hakimiyet Bayramı’’ ve 1927 senesinden itibaren de, Atatürk’ün önerisiyle, ‘’Çocuk Bayramı’’ olarak kutlanmaya başlamıştır.
İlk Meclis’in açılış günü olan 23 Nisan günü, böylece 1927 senesinden itibaren de, Dünyada, bir devlet başkanı tarafından çocuklara armağan edilmiş tek bayram olma özelliğini ve şerefini taşımaktadır.
1935 senesinde, bayramlar ile ilgili kanun değiştirilmiş ve ‘’Milli Hakimiyet Bayramı’’ adıyla yeniden kanunlaştırılmıştır.
Bu Bayramın isminin son şeklini alışı ise, 17 Mart 1981 kabul tarihli, 2429 Sayılı, 19 Mart 1981 Resmî Gazete yayımı tarihli, ‘’Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’’ ile olmuştur.
Bu özel, önemli, değerli ve anlamlı Bayrama nihayet kanunen bir ad konulmuştur:
‘’Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’…
Çocuklarımız, her daim o yüce emanet sahip çıkacaklar, onu koruyacaklar, geliştirecekler ve ülkemizi aydınlıklara çıkartacaklardır…
Yeter ki, çocuklarımız, bilgilerini geliştirsinler, ilgilerini esirgemesinler, dahili ve harici bedhahlara, yani kötü niyetli işbirlikçi kişilere gerekli tepkiyi ve direnci gösterip, güneşin ufuktan doğmasını engelleyenlere mâni olsunlar, hatta ülkeyi, yani güneşimizi karartmalarına hiç fırsat vermesinler; her daim ülkeye, vatana sahip çıksınlar…
Gelecek onlarındır; en kötü, en karanlık durum ve dönemlerde dahi, görevleri, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü, Cumhuriyetimizi kollamak ve gerektiğinde korumaktır.
Zaten muhtaç oldukları kuvvet de, damarlarındaki asil kanda mevcuttur…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, kutlu, mutlu ve daim olsun…
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kahraman dava arkadaşlarını, rahmetle, saygıyla, sevgiyle ve özlemle anıyoruz…
Ülkemizin ve Cumhuriyetimizin egemenliğinin, aydın geleceklere yönelmesini emanet ettiği, sevgili çocuklarımızı da, büyük bir güvenle ve sevgiyle kucaklıyoruz…
Dileriz her şey çok güzel olur…