“10 Kasım”; Atatürk’ü, Bir Dünya Liderini Anma Günüdür…
Artık her şey bitmiş gibidir.
Bütün ümitler kesilmiştir.
Onun son isteği Ankara’ya dönebilmektir.
”Ankara’ya gideyim de, ne olacaksam orada olayım…” demektedir.
Ama ne çare ki, yerinden kımıldayacak halde değildir.
Üstelik de Cumhuriyetin 15. yıldönümü günü gelmiştir.
Her şeye rağmen, mutlaka Ankara’ya gitmek istemektedir.
Ulusa sesleniş metnini hazırlamayı dahi tasarlamaktadır.
Ama maalesef Cumhuriyet Bayramı günü, O, yerinden dahi kımıldayacak durumda değildir.
Ulusa seslenişini, Başbakan onun namına Ankara’da okumuştur…
Sarayda yattığı odanın perdeleri hep kapalıdır.
Fakat bayram kutlamaları odanın içine kadar ulaşmaktadır.
Sarayın önünden geçen bir vapur dolusu gencin ”Yaşa” diye bağırışları, onun gözlerini yaşartır…
9 Kasım’ da ikinci komaya girmiştir ve artık maalesef bir daha da uyanamayacaktır…
Koma hali tam 36 saat sürmüştür.
Doktorlar ve yakın arkadaşları çaresizdir, çırpınmaktadırlar, fakat ağlamaktan başka yapabilecekleri bir şey de yoktur.
Komaya girmeden önce sorduğu son soru ise, ”Saat kaç?” demek olmuştur.
Nihayet 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabahı saat 09:05 de, hayata gözlerini yummuştur.
Kurtuluş savaşımızın eşsiz komutanı ve önderi, bağımsızlığımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk sonsuzluğa emanet edilmiştir…
Bütün ülke ağlamıştır.
.
Türk halkı, ona gönül bağlamıştır, onu sevmiştir, ona güvenmiştir, ona inanmıştır.
Bir halkın topyekûn, yani bütün bir ulus olarak, önderinin, halk kahramanının ölümüne, bu kadar içten ağladığını, tarih yazmamıştır…
O, halkın içinden gelmiş, saygın, dirayetli, cesur ve disiplinli, ileri görüşlü, vizyon sahibi bir asker olarak yetişmiş, sonra da tüm vasıflarını, niteliklerini, dehasını, vizyonunu, önce vatanını işgal eden düşmanlara karşı, sonra bir galip devletin kurucusu ve nihayet mucizevi bir devlet adamı olarak tüm dünyaya göstermiş, ulusunun da gönlüne yerleşmiştir.
Sadece ulusunun değil, düşmanları da dahil olmak üzere, tüm dünyanın saygısını, hayranlığını, takdirini kazanmıştır.
Zira O, gerçek anlamda bir Dünya Lideri idi…
.
Bizlere düşen görev, halkına, özellikle de gençlere emanet ettiği vatanı ve devrimlerini korumak, ülkemizi çağdaş ileri ve uygar ülkeler seviyesine çıkartmak, laik, demokrat, özgür, uluslararası saygınlığa sahip, modern bir Türkiye yaratma ülküsünü yerine getirmektir.
Bunun için muhtaç olduğumuz sadece kudreti değil, tüm alt yapıyı da hazırlamış, yol haritasını vermiş, devrimleri sırasıyla yapmış ve hazır vaziyette bizlere sunmuş, daha da doğrusu emanet etmiştir.
.
Dileriz ki, bu emanete, hiçbir zaman hıyanet edilmez; etmeye kalkışanlara ise, izin de, imkân da verilmez.
Zira bu emanet, çok zor, çok maliyetli, çok büyük cesaretlerle, özverilerle, şehitlerle, gazilerle ve kahramanlıklarla kazanılmıştır…
Ayrıca, artık başkaca bir Gazi Mustafa kemal Atatürk gibi bir dahi, bir önder, bir dünya lideri yoktur ve olamayacaktır da…
Ulu Önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuzluğa intikal edişinin 86. Yıldönümünde, rahmetle, saygıyla, minnetle, sevgiyle ve büyük bir özlemle anıyoruz…
1 Comment
ismail kulacaoglu
Ataturk her turlu ovguyu hakeden humanist bir liderdi.
Bu ulke ve millet Ataturk e her seyini borcludur.
Ruhu sadolsun.