Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

10 Kasım – Atatürk’ü Anmak, Anlamaktır…

 

10 Kasım – Atatürk’ü Anmak, Anlamaktır

Saat 09.05… Her yıl aynı anda yüreklerimizde yankılanan o derin sessizlik.
O an, yalnızca bir suskunluk değil; bir milletin minnet, özlem ve saygı duruşudur.
Zaman durur, rüzgâr bile susar; çünkü O’nun adı yankılanır hafızalarda…

 

“Bir ömrün içine sığan bir ulusun yeniden doğuşu…
1881’de başlayan yolculuk, 193∞’de sonsuzluğa karıştı.”

Mustafa Kemal Atatürk, yalnız bir asker ya da bir devlet adamı değil, çağının çok ötesinde bir düşünce insanıydı.
Onun dehası yalnız savaş meydanlarında değil, milletin kalbinde kazandığı zaferlerde de parladı.
Cumhuriyet’i kurarken hedefi, yalnızca bir yönetim biçimi değil; çağdaş, özgür düşünen, bilimle aydınlanmış bir toplum yaratmaktı.

O’nun mirası, bir imparatorluğun küllerinden doğan bir ulusun umut ışığıdır.
Her 10 Kasım, bize geçmişle hesaplaşmak değil; geleceğe umutla, kararlılıkla bakmak gerektiğini hatırlatır.
Atatürk, yalnızca bir dönem için değil, tüm çağlar için düşünülmüş bir fikirdir:
İleriye bakmak, sorgulamak ve üretmektir.

“O’nun kurduğu Cumhuriyet, yalnız bir yönetim biçimi değil, bir yaşam biçimidir.
Her bireyin eşit, özgür ve üretken olma hakkını savunan bir düşünce sistemidir.
10 Kasım’lar bu nedenle yalnız bir anma değil; her neslin, kendi çağında Atatürk’ü yeniden anlama sınavıdır.”

Anıtkabir’de halkımızın Ata’sına minnetini sunması

“Her yaştan, her şehirden milyonlar…
Aynı sevdayla, aynı gururla, aynı sessizlikte buluşuyor.”

1938 yılının kasım sabahı, Dolmabahçe Sarayı’nın hüzünlü odasında bir sessizlik çökmüştü.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, o sabah 09.05’te ebediyete uğurlanmıştı.
Ancak o an, bir son değil, bir başlangıçtı. Millet, Atatürk’ü kaybetmedi; onu kalbinin en derin yerine kazıdı.

Dolmabahçe Sarayı önünde cenaze töreni

“O sabah Boğaz’ın suları bile susmuştu…
Bir millet ağlıyordu; ama gözyaşları değil, kararlılık akıyordu yüzlerinde .”

O günden sonra her 10 Kasım, bir yas değil, bir anma günüdür.
Binlerce insan Anıtkabir’e yürür; ellerinde bayraklar, dillerinde onun sözleriyle…
Her yaştan insan, aynı duygu birliğiyle buluşur: Minnet, saygı ve sonsuz sevgi.

Cenaze kortejinde halkın yürüyüşü

“Onu ebediyete uğurlarken, aslında kendi geleceğini omuzluyordu bu halk.
Çünkü O’nun yokluğu bile, varlığından izler taşıyordu.”

O’nu anlamak, yalnız anmakla olmaz; O’nun bıraktığı mirası yaşatmakla olur.
Atatürk, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” derken,
bir vasiyet değil, bir sorumluluk bırakmıştır.

“Atatürk’ün ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller hayali, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatan bir pusuladır.
Eğitimde bilimin, kültürde estetiğin, siyasette aklın ve vicdanın izini sürmemiz bundandır.”

Top arabasında naaşın taşınışı

“Bir liderin bedeni sessizdi, ama fikirleri haykırıyordu:
“Benim en büyük eserim, Cumhuriyet’tir.”

Ve işte orada, altın ışıklara bürünmüş Anıtkabir…
Yalnız bir anıt değil, bir fikrin, bir inancın, bir milletin ışığı.
09.05’te duran saatler, bu ışığın sonsuza dek süreceğini haykırıyor.

Anıtkabir’de altın ışıklı kapanış…

“O’nun yattığı yer, bir anıt değil bir meşaledir.
Her yıl, her Kasım’da yeniden yanar, yeniden aydınlatır bizi.”

“Ve o ışık hiç sönmedi, sönmeyecek de…”

“Her 10 Kasım’da 09.05’te duran saatler, aslında yeniden başlamanın sembolüdür.
O’nun izinde yürüyen milyonlarca kalp, her yıl aynı anda yeniden atmaya başlar.
Çünkü Atatürk, bir geçmiş değil, bir gelecektir.”

“Onun fikirleri yalnız Anadolu’da değil, tüm insanlık için bir aydınlanma meşalesi olmuştur.”

“Ruhun şad olsun Atam. Biz, senin izindeyiz — Her daim hem kalbimizdesin hem de aklımızda…”

Yalçın Alganer


Yalçın Alganer sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Yorum Yazın

Best Choice for Creatives
This Pop-up Is Included in the Theme